Nefret Söylemi, Şiddet Kültürü ve Sosyal Hizmet Üzerine

0 635

Sosyal hizmet; bireylerin, insan onuruna yakışır bir şekilde yaşamasını sağlamak için vardır. Anayasamızın 2.maddesin de geçen ve değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek sosyal devlet ilkesi buna bir işarettir. Sosyal Hizmet, bir yardım kuruluşu veya iyilik melekleri tarafından şükür tuğlaları ile örülmüş bir kader duvarı değildir. Sosyal Hizmet, insanların hakkı olan yaşamı onlara sunmakta tabii tutulmuş bir meslektir. Bizler sosyal devlet olarak, insanlara sunulan; sağlık, eğitim, barınma ve korunma haklarını insanlara bir lütuf gibi sunamayız. İnsanların haklarını lütuf gibi sunmak var olan hakkı ihlal etmek demektir. Sosyal hizmet Uzmanları, toplumda; oluşacak riskleri önceden gözlemleye bilen bir nevi toplum ajanıdır. Kadın cinayetleri son günlerde çok artmakta sizce bunun önüne geçmek için ne yapmalıyız; Sorusu; sonuç kökenli doğan bir mevzudur. Öncesinde yapmamız gerekenleri sonradan yaparak sorumsuzluğun üstünü karalayıp yeni sayfalara geçmek isterken sürekli karalanmış hayatların izi üstüne kurulu sistem yaratmak acı sonuçlar doğurmaktadır, tıpkı ölüm gibi. Öncesinde sorulması gereken yaşam veren sorular lazımdır bizlere. Cinsiyetçiliğin damarlarımıza kadar işlemesinden önce neler yapabiliriz gibi. Cevabımız da çok zor değildir aslında madem bu zehirin farkındayız panzehrimiz de bilgiyi temel alan koruyucu-önleyici politikalar geliştirmek için çabalarımız olmalıdır. Acı sonuçlar öncesinde hayatımızı tatlandırabilmeliyiz. Bunu yaparak; en azından yaşam hakkını da korumuş oluruz.

Toplum olarak nefret söylemini yaşam biçimi haline getirmek

Yanlış anlaşılmasın yermek için konuşmuyorum dikkat çekmek istediğim yorumlarımıza bir baktığımız da. “Gebersinler diyenden tutta, kızgın yağ dökmek lazım, idam gelmeli, elleri kırılsın ..vb” tüm beddualarımız ekipmanlarımız hazır. Ama bir kişi de lütfen nedenleri sorgulasın. Çok yakın tarihte bir baba cinnet geçirerek çocuklarını katletmişti ve anne sinir krizlerine girmişti. Peki sonrasında tüm yasalarımız canlanmaya başladı. Öncesin de oluşan kaza ben geliyorum demeden görmek neden sürekli zor. Bu babanın alkol gidimlilik oluşu, her girdiği işten çıkması ve bu gibi sosyal işlevi olmayan bir kişiye aile mahkemesi kararının hafta da 1 çocuklarını girebilirsin kararı. Acaba bağımlı bir kişiye bireye çocukları vermemek için 5,6 yıl hukuk okumaya gerek var mi ?? Şimdi ama yasamız kapı gibi çıktı dimi herkes televizyonda primini de yaptı olaya el altık paşalar gibi önlemini aldık artık anneler ağlamayacak dendi biz de iyi bari dedik şükür ettik. Peki kaç beden nefes alamadıktan sonra ??? Demek istediğim gerçeklik algısı zor değil. Nefes alırken insanlarımız sorunların önüne geçmeliyiz. Her evin denetimleri yapılabilir mesela nasıl 6 ay da bir göz kontrolü diş kontrolü uyarısı yapıyorsak düzenli olarak yahut zorunlu olarak devlet destekli psikolojik tedavi kontrolleri olabilir. Rehabilite edici merkezlerimiz çoğalabilir. Eğitimin sadece çocuklara yönelik değil de çocuklarla birlikte belli aralıklarla velilere de rehberlik dersi sunulabilir. Sistemli bir süreçten bahsediyorum zincirin halkası ne kadar zayıfsa o kadar zayıf anımız da birbirimizden kopuk toplum zinciri yaratmış olacağız ama şükürlerimiz her daim dilimiz de mühür dimi. Tıpkı körkütük sarhoş bir şoförün arabasına içki şişesinden büyük nazar boncuğu asması gibi işte o zaman kaza olmayacaktır kesin. Ama işte oradan geçmek isteyen bir çocuğu maalesef o şükür ve nazar boncuğu korumayacaktır. Şükür ve nazar boncuğu her daim olsun ama şükürlerimiz dilimiz de kalmasın koruyu önleyici hizmetlere olsun. Nazar boncuğunu da artık sağa sola asmaktan vazgeçelim kalplerimize, vicdanlarımıza, adaletimize, ruhumuza asalım çünkü bizleri bizden başkası zehirlemiyor.

Şiddet kültürünü ile medeniyet ve uygarlık

Bir kişi evet sapık zihniyetli bir kişi olabilir veya psikopat ya da seri katil ama bu demek değil ki tek suç bu bireyin olsun. Toplumumuz da etrafımız da yetişen, yaşayan ,büyüyen, gelişen kaç kişinin farkındayız. ? Etrafımızda süre gelen olayların kaçına duyarlıyız. Sürekli bir sapık çıksa da ona güzel bir meydan dayağı atsak diyerek, eğitimi sağlamak korku kültüründen başka ne doğuracaktır ki. Bu şekilde davranarak bu zihniyette ki insanlar bundan korkup biteceklerini sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü bu kez işini sağlama almak isteyen sapık zihniyetleri çoğaltacaksınız tıpkı Özgecan Aslan’ın sebebi olan kişi gibi. Demek istediğim elimiz de değnek ile koyunları otlatır gibi insanlara ders veremeyiz bunu yaparak anca çoban oluruz ama kurt her daim olacaktır. Bu kişilerin var oluş öncesine bakalım çocuklarımıza bakalım etrafımız da babası veya annesi yahut bakan kişiler tarafından günde 3 öğün hakarete, şiddet görenlere duyarsız kalarak bu şekil zihniyetlerin varlığını sürdürmüş oluruz. Bu kişiyi şimdi cezaevine atılınca ne değişecek ki bu kişi orada sadece zorunlu olarak kimseye zararı dokunmadan yaşamış olacak. Peki cezaevinde rehabilite edici eğitimler ne derece etkili ? Peki ya bu kişinin koğuşunda ki bir başka suçlu birey yok mu ? bu sapık zihniyetlinin yaptıklarından etkilenip yarını cezasının bitmeyeceğini kim garanti edebilir ? Peki bu cezaevlerimiz de tam anlamıyla zoraki suçluluğu azaltmak için mi tıkmalıyız bunları yoksa köklü bir eğitim süreci mi olmalı ? Acaba biz olan bitenin ne kadar farkındayız hiç bir kimse doğumundan bugüne nedensiz davranışlar sergilemez bu kişileri savunduğum için değil toplumun duyarlılığın güçlenmesi ve farklı bakış açılarına işaret etmek için konuşuyorum lütfen yanlış anlaşılmasın.

Cevap bırakın
Araç çubuğuna atla